TOKAT KIZIK KÖYÜ KÜLTÜR DERNEĞİ WEB SİTESİNE HOŞ GELDİNİZ

"
   
 
  Gülelim Eğlenelim
 

BÖTÇENİM HİKAYELERİ

 

Karayollarındaki Reflektör

 

Bötçenimler bir gece traktörle Çamlıbel’den köye doğru giderken içlerinden birisinin yoldaki traktör ve araba ışıklarını yansıtan reflektörler acayip bir şekilde dikkatini çeker. Hemen traktörün şoförüne bağırarak traktörü durdurmasını söyler. Traktör durunca aşağı iner ve yoldaki reflektörleri söker. Beş on metre gittikten sonra tekrar traktörü durdutturur ve yine aşağı iner reflektörleri söker. Bu olay köyün yoluna varana kadar devam eder. Yanındakiler bu arkadaşlarının hareketine anlam veremezler. Ama bu arkadaşları birazda hırçın olduğu için reflektörleri niye söktüğünü sormaya da cesaret edemezler. Ertesi günü bu adam köy meydanına, anlaşılmaz derecede bozuk bir ağızla küfür ederek gelir ve yoldan söktüğü reflektörleri yıllardır bir türlü aydınlanmayan karanlık ahırın direklerine çaktığını ama yolda yanan bu reflektörlerin ahırda işe yaramadığını söyler.

Buna şaşıran diğerleri hep bir ağızdan NE DİYİN LA… derler.

 

 

Şantiyenin Tuvaleti

 

Üç beş bötçenim bir gün arazide gezinirken şantiyenin yeni yaptığı kanalın etrafındaki buzdolabi şeklindeki kutu dikkatlerini çeker. İçlerinden birinin kafasında hemen bir ışık yanar ve diğerini dürterek la sizin dolap yoğidi ahanda bunu size götürek der. Diğeri de bedava dolap bulmanın sevinci ile dur şu traktörü alıp geleyim der ve yola park ettiği traktöre koşar. Az sonra traktör gelir ve bin bir güçlükle dolabı yüklerler ve eve getirip evin başköşesine koyarlar. Sevinçle bötçenimler sabah çayını içerken evin hanımı birkaç saat önce mayaladığı yoğurdu ekşimesin diye dolaba getirir. Ve kapıyı açar ki ne bakan eve getirdikleri ve birde başköşeye koydukları dolabın içinde tuvalet olmasın mı… hemen evdekilere bağırır. Dolabın tuvalet çıkmasına şaşıran bötçenimler SUSUN ULA BUNU SAKIN KIZIKLILAR DUYMASIN ARAMIZDA KALSIN derler. Ertesi gün çaktırmadan gece yarısı tuvaleti aldıkları yere götürüp koyarlar.

 

Çökelik Hikayesi

 

Bötçenimlerden birisine hanımı sabahın erken saatlerinde pazara gitmeden iki siyah poşet getirir ve ikisinden birinde pazarda satması ve eve sebze alması için çökelik olduğunu diğerinde de karkın köyünün altında traktörden atması için eve sık sık gelen ve ne bulursa onu yiyen hırsız kara kedi olduğunu söyler. Neyse birazda uyku sersemi olan adam iyi ha der ve poşetleri alır yola çıkar. Gayesi Çamlıbel’de sabahın erken saatlerinde açılan çökelik pazarına yetişmek olan adam yoldan geçen bir traktörü durdurur ve römorka atlar. Karkının altına gelince poşetlerden birini biraz da kara kediye fazla kızmış olacak ki bir küfürle kediyi ekin tarlalarına doğru olanca gücüyle fırlatır. Traktör Çamlıbel’e gelir. Aralarında büyük rekabet olan çökelik simsarları hemen etrafını sarar. Aşağı inmeden hemen sen kaça alıyon sen kaça alıyon diye bunlara soran bötçenim en fazla parayı veren çökelikciye koşarak elindeki poşeti çökelikcinin terazisine koyar ve tartmasını söyler. Adam çökeliği tartarken poşetin kıpraşmasını görür ve kardeş bunun içinde çökelik olduğuna emin misin diye sorar. Bötçenim elbette çökelek var buzdolabından yeni çıktı buzu çözülüyor. O yüzden o kıpraşmalar der. Derken aralarında bir tartışma başlar o der çökelik diğeri der bu çökelek değil. Bu tartışmayı duyan pazardaki insanlar başlarına toplanır. Ve nihayet kalabalığın içinde poşeti açmaya karar verirler. Poşeti açalar ki ne bahan içinden hırsızlık yapa yapa beş on kiloyu bulmuş kıllı mıllı kara bir kedi…

Bizim botçenim bir utanır bir kızarır bir bozarır ki bakmayın ne yapacağını hepten şaşırır. Bir yandan da kardeş kusura bakma ben karkın köyünün altında sana satacam çökeliği bu uğursuz kara kedi sanıp attım heral bi gidim alıp gelim der ama olan olmuştur olay Kızıklılara çoktan sızmıştır.

Geri döner bir traktörle karkın köyünün altına gelir. Ekin tarlalarını didik didik eder ama ne çare nere attığını bir türlü bulamaz. Eve yorgun bitkin bir halde birde sebze alamadan dönerken birde hanıma ne diyeceğini kara kara düşünür.

 

Bötçenim hikayesi

 

Bötçenimlerden birinin sebze tarlasına bir ayı dadanır. Her yıl bizim bötçenim bin bir güçlükle tarlayı ekime hazırlar fideyi diker gider gelir sular gece gündüz başını bekler. Ama bu ayıda bir fırsatını bulur tarlaya girer her şeyi altüst eder yiyeceğini yer yemediğini de işe yaramaz hale getirir. Bu olay bir zaman devam eder. Sonunda ayıdan iyice bıkan bötçenim ondan nasıl kurtulacağını gece gündü düşünür durur. Vursa ayı çok sinsi vurulacak gibi değil. Korkutsa hiçbir korkuluğa aldırmıyor. Köpek möpek dinlemiyor. Köyün bilge birisinin varır kapısını çalar ve durumunu anlatır. Ondan bir akıl ister. ULA OĞUL ONA KUYU KAZ der bilge kişi… yanına da birkaç bötçenim daha alan adam elinde kazma kürek sebze tarlasına varır ve hemen koca bir mezar kazarlar ki bu mezar bırak bir ayıyı yutmayı sülalesini yutar. Ayı birazda çalıların arasında gizlendiği için üzerine çalı çırpı ile anlaşılmayacak şekilde kapatırlar. Aradan birkaç gün geçer ve der bi gidim şu kuyuya bakım ayı içine düştü mü? Hele bide düştüyse ben ona yapacamı bilirim der. Eline bıçak, tırpan birde keskin baltayı alan bötçenim yalın kılıç sebze tarlasının yolunu tutar. Yolda onu bu halde gören şaşırır. Hayırdır la nere gidiyon böyle… bizim ki öyle kızmış ki ayıya bir yandan küfür eder bir yandan da hiç aldırmaz yoldakilere… bakar ki yoldakiler meraktan peşinden geliyor, koşmaya başlar hani biran evvel ayıyı tuzakta bulacak ya. Bunun köyde de duyulmasını ve dedi kodu olmasında istemez. Ve bir çırpıda sebze tarlasına varır. Arar darar tuzak yok. Ortalıkta ayıda yok. Hele birde şu çalılıkların arasına bakım bu ayı oraya mı gizlendi der kendi kendine ve çalılara yaklaşmasıyla nerden düştüyse ayı bu tuzağa hiç belli de değil. Ula tutun beni demeye kalmaz kendisini tuzağın içinde bulur. Gece erken saatte tuzağa düşmüş sabaha kadar kurtulmayı denemiş ama bir türlüde kurtulamamış azgın hayvan birde tarla sahibini karşısında görünce yalanmaya başlar. Kocaman kuyunun bir başında hayvan bir başında bizim bötçenim şimdi düvello zamanıdır ama bir yandan da korkudan altına yapma zamanıdır. Artık bundan sonra cana can dişe diş az sonra kavga başlayacak…

Ayı koşar bir çırpıda adamın yanına ulaşır. Adamı artık ayı pancara mı benzetmiş, soğana mı benzetmiş ne bilem adamı yalamaya başlar. Bizim ki çoktan altına yapmış bıçak nerde tırpan nerde hiç bilmiyor. Çaresiz ayıya sığınmış ayının sırtını sıvazlıyor ve bir yandan da ULA BÖTÇENİM SEN BENDEN YAMAN ÇIKTIN BİZ EKERİZ SEN GEL HAZIR HAZIR YE ARPA EKERİM BUĞDAY EKERİM SEN GEL YE SEBZE DİKERİM MEYVE DİKERİM SEN GEL HAZIR HAZIR YE DOST OLALIM BUNDAN BÖYE der.

Bizimkinin arkasından gelenler koşarak gelmişler ve nasıl ettiyseler bunu kurtarmışlar ama bizimki dostluk anlaşmasını çoktan imzalamıştır.

 

Bötçenim İzmirde

 

Bötçenimlerden birisi İzmir’de yaşayan köylülerine telefon eder ve çok borçta olduğunu oraya çalışmaya gelmek istediğini söyler. Onlarda ne yapsın hele bir gel bu görüşek bir şeyler ayarlarız senin için derler.

Neyse bizim bötçenim yolluğunu yaptırır. Ve Tokat İtimattan İzmir tarafına bir bilet alır.
Tüm köylülüre bunu içlerinde buruk bir sevinçle yolcu ederler arabaya bindiriler. Az sonra araba kalkar. Vakit akşam vaktidir. İkide bir sıkışan bizim bötçenim birazda yola çıkmadan önce davetlerde aşırı kaçırdığı yemeklerden rahatsız mı oluş ne her mola yerinde tuvalete koşar. Uyumaya çalışır. Ve uyur. Bizim 302 araba Araba ile ayın firmanın İzmir tarafından gelen arabası ankaraya yakın bir yerde yarım saat yemek molası verirler. Uykulu gözlerle biraz da mola verildiğine sevinen bötçenim tuvalete koşar ve hemen geri döner koltuğuna oturur. Arabayı kaçırmaktansa yerinden bir daha ayrılmamaya kendi kendine söz verir. Yola ilk defa giden bizimki arabadan bir daha inmez. Birazda geçmiştir karnındaki sancı. Artık araba İzmir’e varmak üzeredir. İlk yolculuğun verdiği yorgunluk ve heyecan la birlikte valizini kapan bötçenim hemen bir servise atlar ve çarşıya varır. Aranır didinir nafile elindeki adresi bir türlü bulamaz. Az daha öteye gidince orda bir köylüsüne rastlar. Vay ağabeycim sen burada ne yapıyon bende buraya falancanın yanında çalışmaya geldim diyerek köylüsünü sevinçle kucaklar. Karşısındaki bötçenim tamamen şaşkın bir halde LAN SALAK NE ÇALIŞMASI SEN BENİMLE DALGA MI GEÇİYON BURASI İZMİR DEĞİL TOKAT der. Ne diyon sen yahu ben hayal mi görüyom o kadar yolculuk birde yoldaki tuvaletler ve karın ağrısı 
Karşısındakini bir türlü inandıramaz olanlara çaresiz cebinden çıkardığı otobüs biletini gösterir.
Meğer anlar ki bizimki Ankara’ya yakın bir yerde yanlış otobüse binmiştir ve İzmir diye Tokat’a geri gelmiştir. Zaten gezindiği yerde biraz tanıdık geldiğinden şaşkınlık içinde köylüsüne rastlamıştır. LA SUS YANLIŞLIK YAPTIK SAKIN KIZIKLILAR DUYMASIN VALLA PANCAR KANTARINDA BEZİMİZİ SÜRERLER der.

Yanlış Adam

Bizim bötçenimlerden birisi yine Tokatta gezerken birde bakarki karşısında komşusu olan şişman adam önden yürüyor. Aklına bir muzipliktir gelir. Şuna bir şaka yapım hele der. Arkasından gizlice yanaşır ayağına bir sarma takar ve olanca gücüyle iter. Boş bulunan adam bu hareket karşısında yere kapaklanır ve kafasını yere çarpar. Bu acı içinde ayağa kalkar ve arkasını dönünce bötçenimi görür.
Adam arkasını dönünce bizim bötçenim ne görsün bu adam yanlış adam sadece arkadan komşusuna benziyor. KARDEŞ KUSURA BAKMA YANLIŞLIK OLDU demeye kalmaz bu düşen adam bizim bötçenime bir yumruk çakar ama hızını da alamaz. Bizimki bakar ki bu adam laf dinleyecek durumda değil. Tabanları yağlar. Ama bötçenim koşuyo adam kovalıyor. Bu böyle bir zaman devam ediyo. Bizim bötçenim kanter içinde kalmıştır. Ama yakalayamayan adamda iyice kızmıştır. Bötçenim pes etmek üzereyken orda komşu köylüleri olan Kızıklıları görür YETİŞİN ULA SİZDE DİN, İMAN, MERHEMET YOKMU diye bağırır. Kızıklılar koşar bu adamı tutarlar. Lan hemşerim olmuş bir yanlışlık işte niye uzatıyon bu adam salağın tekidir. Bırak git yoluna derler ve adamı gönderirler. Bizimki biraz şaşkın birazda utangaç ama bir o kadarda yorgun bir teşekkür bile etmez ve gider yoluna…

Çamlıbel’in bekçisi

Bir gün hayvan otlatan bötçenimin biri bizim Kızıklı çobanlardan biriyle arkadaş olur. Ve hayvanlarını birlikte otlatırlar. Bir gün böyle iki gün böyle uzun süren bu arkadaşlık onlara ayrı bir güven verir.
Bakarlar ki ot çöp kurumuş hayvanlar evden tok ayrılıyor akşama aç dönüyor, ne yapak ne yapak derken bötçenimin aklına akıl almaz bir akıl gelir. Hayvanları fidanlığa götürek gizlice sokup hayvanları doyurup çıkalım kim görecek der. Bu tehlikeli fikir karşısında bizim Kızıklıda fazla duramaz ve fidanlığa hayvanları götürmeye karar verirler. Sabah erken çıkarlar ve fidanlığın yolunu tutarlar. Neyse fidanlığa varinca hayvanları içer sokarlar ve otlatmaya koyulurlar. Çok fazla vakit geçmeden bir de karşılarına zopur gibi bir adam olan Çamlıbel’in bekçisi çıka gelir. Ve bunları görünce bağırmaya başlar. LAAAYN NE YAPIYONUZ ORDA
Bötçenim olan sakin sakin 
MAL YAYYOK DAYI der.
Fidanlığa hayvan sokmak yasak olduğu hayvan sokan bu iki safı gören bekçi yanlarına gelir ve bötçenim olanına iyi bir tokat indirir. Daha çok beklemediği bir tokatla karşılaşan bötçenim yere kapaklanır ve doğrularak ERKEKSEN BİR DAHA VURSANA der. Bekçi bu sefer daha kuvvetli bir tokat indirir bizim bötçenime. Bekçi vuruyormuş bizim bötçenim hala ERKEKSEN BİR DAHA VUR diyormuş. Neyse bekçi dayak atmaktan yorgun düşüyor hayvanları dışarı çıkarıp gidiyor. Bötçenimin ağzı yüzü kan içinde gören Kızıklı LAN HEMŞERİM BAK BEN DİLİMİ TUTTUM BANA BİR ŞEY DEMEDİ demiş. Yerde sermeçdolaç yatan bötçenim zorlukla kafasını kaldırır ve ERKEKSE BİR DAHA VURSAYDI YA der.

Karayolundaki Tren

Çok uzun zamandır dağda hayvan otlatan bötçenimin birinin nihayet tokatta işi düşüyor. Sabah erken kalkıp yola çıkıyor ve yoldan geçen köy minibüsüne biniyor. Minibüste aksakallı bir ihtiyarın yanına oturuyor. Araba yolda giderken kendilerini sollayan araca bakıp
HEY DEDE ŞU HALE BAK DİYOR ŞU TEKNOLOJİ DEDİKLERİ ŞEY NE KADAR ÇOK GELİŞTİ. TREN BİLE ARTIK KARAYOLUNA İNMİŞ ARTIK RAY DİYE BİRŞEY KALMADI diyince ihtiyar bunu acayip acayip süzüyor ve ULA AVANAK OĞLUM  O TREN DEĞİL ONLAR YÜK TAŞIYAN BİR KAÇ TIR diyor sakın bunu benim yanımda dedin kimsenin yanında deme senin ne kadar avanak olduğunu anlamasınlar der. 

Heykele Emanet 

Yine çok uzun zamandır tokata gitmeyen bir bötçenimin birinin nihayet tokatta belediye binasında bir işi çıkıyor ve belediye zabıtasından birini de uzun süredir tanımaktadır. Tokata gittiğinde uzun süre dostluk yapan bu belediye zabıtasını bulup kendisine yardım etmesini umuyor. Ve hanımına bir bakraç yoğurt mayalattırıyor. Sabah erkenden yola çıkan bötçenim elinde bir bakraç yoğurtla hükümet meydanının önünde iniyor ve ortalıkta kalabalığı görerek yolunu şaşırıyor ve sağa sola bakarken gözü belediye binasını arıyor. Ama nafile yanındaki yoğurt da kendisine yük olmuştur. Orda bulunan Atatürk heykelinin yanına geliyor ve yoğurtu yanına bırakarak LA HEMŞERİM ŞU YOĞURT BİRAZ SENİN YANINDA BEKLESİN BEN AZ SONRA GELİP ALACAM diyor. Ve gidiyor arayıp zabıtayı buluyor. Neyse yoğurt emanet ettiği yere gelerek adama ikramda bulunmak istiyor. Heykelin yanına geldiğinde ne görsün yoğurt falan yok. Uyanığın biri yürütmüş. Heykele kızıyor KOSKOCA BOYUNDAN POSUNDAN UTAN BİR YOĞURDA SAHİP ÇIKMADIN diye çıkışıyor. Belediye zabıtası arkadaşının bu hareketine şaşırarak LAN OĞLUM BÖTÇENİM OLDUĞUNU HER YERDE BELLİ EDİYON diyor.

Peygamber Vitesi 

Düğünlerin birinde davulcu odasında bötçenimler konuşurken içlerinden biri LA diyor, GEÇENLERDE AĞAM BANA 65’LİĞİ (traktörü) ÇAMLIBELİN TEPESİNDE VERDİ. BENDE EL GAZINI SONUNA KADAR ÇEKTİM, EL FRENİNİ ÇEKTİM, VİTESİ BOŞA OLDIM, DERBİYAJA BASTIM GAZA OLANCA GÜCÜMLE YÜKLENDİM KUYRUK MİLİNİDE BOŞA ALINCA ULAN ALTMIŞBEŞLİK Bİ GİDİYO Kİ Bİ GÖRSENİZ ADETA UÇUYO deyince ordakileri bir gülme alıyor. Ve içlerinden biri sus lan bu lafı bi daha etme Kızıklılar duymasın diyor.

Bulaşık Suyu

Bötçeninim biri tarlada çalışmış yorgun argın eve geliyor. Anneside bulaşıkları eskiden deterjan olmadığından su ısıtıp yıkamış ve bir iki parça daha yıkamak için ve çoçuklar dökmesin düşüncesiyle rafa koymuş bunu. Bötçenin aç, mutfağa giriyor ve raftaki tencereyi indiriyor. Bakıyo çorba, içine biraz tuz biber koyyor ekmeği doğrayıp çalıyor kaşığı. Birde annesi geliyor annesini görünce YA ANA BU NASIL ÇORBA NE TADI VAR NE TUZU diyor. Annesi de, EVİN YIKILA OĞUL diyor, ÇORBA DİYE BULAŞIK SUYUNU MU YEDİN  

Belediye Otobüsünde

Bötçenimlerden birisinin Karşıyaka doğum hastanesinde bir akrabasının çocuğu yatıyor. Buda Tokata gelerek bu hastayı ziyaret ediyor. Neyse dönüşte durağa gelerek o zaman tokatta bulunan uzun otobüslerden birine biniyor. Bakıyor ki otobüs çok kalabalık inenler binenler birde pencereden bakıyor ki hiç bilmediği gitmediği yerler hemen kalkıyor şoförün yanına gelerek hükümet binasının önünü tarif edecek ya şoföre dönerek ŞU ÇAKIRIN OĞLUNUN SİMİT SATTIĞI YERDE ARABAYI DURDUR BEN İNECEM diyor. Şoför bötçenimini yüzüne bakarak çakırın oğlu da kim der. LA SEN NE BİÇİM ŞOFÖRSÜN BEŞ YILDIR BURDA SİMİT SATAN ÇAKIRIN OĞLUNU NASIL TANIMIYON der.

Karpuz Çekirdeği

Bötçenimlerden biri karpuz yerken farkına varmadan karpuzun çekirdegini bacağının üstüne düşürmü, çekirdek 5-10 dakıka sonra oraya kuruyarak yapışmış. Bötçenim sofradan kalktıktan sonra birden bacağındaki karpuz çekirdegini görünce feryat edip, eyvaaaahhh bacağıma gene yapıştı dıyerek ortalıgı ayaga kaldırmış. Bu feryadı duyan komşuları apar topar adamı Tokat devlet hastanesine kaldırmışlar. O zaman kene vaakaları çok seyrek görüldüğünden devlet hastanesi biz müdahele edemeyiz diye acil ambulans la Sivas devlet hastanesine sevk etmiş. Sivas devlet hastanesine giden adam doktora agıt yakarak dert yanmış BANA GENE YAPIŞTI DOKDOR BEY HEMİDE ERKEK CİNSİ BAK GAP GARA  demiş. Doktor adamın bacağındakı cisme dokunur dokunmaz bacağından düşmüş doktor bı bakmış karpuz çekirdegi, yuh size dıyen doktor olaya yarım saat katıla katıla gülmüş ve bizim meşur bötçenim köyüne bir hikaye daha eklenmiş. H.Karabulut

 

DEVAM EDECEK ………………..



 

Araştırma: Ahmet ÖZTEK

 

 

KIZIK KÖYÜ İHTİYAR HEYETİ
 
Muhtar
Mustafa GÜRSOY
Azalar
Halil SOYUER
Mustafa ŞENOL
TOKAT KIZIKLILAR SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA DERNEĞİ
 


Başkan Celal BABACAN
Başkan Yardımcısı Mustafa ÖZER
Hakkı KARABULUT
A. Osman GÖZÜDOK
Abdurahman GÜRSOY
Ali ÇETİN
H. İbrahim GENİŞYÜREK
KIZIK KÖYÜ CAMİİ YAPTIRMA VE KORUMA DERNEĞİ
 


Başkan
Mehmet ÖZTEK
Asil Üyeler
Feyzullah GÜRSOY
Hasan ACAR
Halilibrahim PAKSOY
Mehmet DİLİBAL

CAMİİMİZİN DERNEĞİNE
YARDIM VE BAĞIŞLARINIZI
BEKLİYORUZ
KIZIK KÖYÜ SULAMA BİRLİĞİ
 
Başkan
Ahmet ELİBOL
Asil Üyeler
Hüseyin YÖNDEN
Duran ÇELİK
Mehmet GÜNGÖR
Duran SAYGILI
Abdullah ÖZÇELİK
 
Copyright © 2010
Bu sitede en iyi görüntü 1024x768 ekran çözünürlüğünde alınabilir
Bu site Ziraat Mühendisi Ahmet ÖZTEK tarafından yapılmıştır.

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol